Yapraklar gölgeleridir sonbaharın ve karanlıkta eşitlenir ruhlarımız, sönsün sokak lambaları! Suyun ruhu olmadığı için arındırır beni her türlü pislikten. Açlığa sürekli susamam bu yüzdendir.
Karın sessizliği ve gecenin soğuğuyla sarıldım kendime. Pek de samimiyetsizdik doğrusu; bir bir yok ediyordum onları. Varlığıma düşen en kutsal görevi yerine getiriyordum istemeden. Üstelik sokaktaydım, anavatanda! Küçük otların, kara biat edişlerine hayranlık duyarak etrafımda koca bir çember oluşturdum ayaklarımla. Ayinimin başları sayılırdı; bir an ilerde karşımdan gelen adamı, sigarasının ateşinden fark ettim. Ah ateş... o en acımasızı ve en derin olanıydı ruhumun.Soğuk, cümlelerimizi de üşütmüştü üstelik.Yanımdan geçen bir çift fısıldaşarak konuşuyordu. Oysa ne zordu sessizlik. Sokak lambalarından her geçişimde henüz ölmemiş olan kar tanelerinin dans edişlerini izledim hüzünle. Onlar da benim gibi ölmek için düşüyordu yere.
Adımlarımla birlikte hissizleşiyordum. Hep ileriye bakıyorum, ileriye. Bir girdap gibi, oluşturduğum çemberde kayboluyordum arkamda izler bırakarak. Sokak beni içine alıyor, ışıklar ise korkutuyordu. Edison bilseydi ruhların karanlıktan beslendiğini icat etmezdi belki de.
Siyah deri cekete sinen sigara dumanı bir yalnızlığım var benim. Diyorum ya siyah! Görmen gerekmez. İçine çekmen lazım kokusunu, anlaman için.
Noir
Yorumlar
Yorum Gönder